Covid-19 salgını, aşı çalışmalarının tüm olumlu etkilerine rağmen devam ediyor ve hayatlarımızı doğrudan etkiliyor. Salgının beraberinde getirdiği karantina hayatının olumsuz etkilerini minimize etmek için bulduğumuz pratik çözümler ise bir çoğumuzun aklına “yeni normal bu olabilir mi acaba?” sorusunu getiriyor. Mesela toplantılar, sempozyum ve konferanslar, dersler ve kurslar, kısmen de olsa çevrimiçi yapılmaya devam edilebilir mi? Uzaktan çalışma ve uzaktan eğitimin post-covid döneminde olumlu, olumsuz etkileri neler olabilir? Bunlara yüzde yüz cevaplar verebilecek donanıma ve yetkiye sahip değilim ama en azından bu teknolojilerin uzun vadeli etkilerini artılarıyla eksileriyle tartışabiliriz diye düşünüyorum.
Sorular Çok Genel, Cevaplar Çok Kişisel
Covid-19 artık görmezden gelinemeyecek hale gelince zorunlu olarak kendimizi karantinaya almış, uzaktan eğitim ve uzaktan çalışma pratiklerini hayatımıza entegre etmiştik. O zamanlar en fazla bir iki ay süreceğini düşündüğümüz bu süreç, 18-19 aydır devam ediyor ve öğrenciler neredeyse bir buçuk yıldır okullarından uzaktalar.
Karantina ve iş-eğitimle ilgili alınan her karar ise sosyal medyada hem büyük bir sevinç hem de büyük bir tepkiyle karşılaşıyor. Okullar mı açılacak, hem büyük bir sevinç tufanı kopuyor, hem de “nasıl okulları açarsınız?” diye eleştiri hashtag’leri yükseliyor. Evden çalışılsın deniyor, bazı sektörler iflasın eşiğine gelirken, başka bazı sektörler kendi devlerini yaratmaya başlıyorlar.
Yani hepimizin en başta kabul etmesi gereken şey bu: kimi maksimum teması tercih edebilirken, kimi minimum teması tercih edebiliyor.
Peki, Kim Haklı?
Herkes kendi çapında haklı aslında. Okulların açılması, işlerin yüz yüze yapılması bulaş riskini artırıyor, kamu sağlığını tehdit ediyor. Öte yandan çocukların ve gençlerin bu kadar uzun süre okul ortamından uzak kalmaları, ailelerinin yanında bu kadar çok vakit geçirmeleri de onların psikolojik sağlıklarını olumsuz etkiliyor. Kafe, kafeterya, restoran işleten küçük esnaf iflasa sürükleniyor. Derslerin ve işlerin uzaktan yapılabilmesi, Covid’e yakalanan ama hafif geçiren kişilerin eğitimlerinden ve işlerinden kopmamasına yardımcı oluyor ama teknolojiye erişimi yeterli seviyede olmayan çocukların zar zor alabildikleri eğitimi de sıfıra indirebiliyor. Bu örnekler artırılabilir.
Tüm bunlar ve sayamadığım diğer birçok nedenden ötürü, ne kapanmayı ve uzaktan eğitim-çalışma pratiğini savunanları ne de aksini savunanları haksız bulamıyorum. İki taraf birbirini bencillikle suçlarken bence arada kaybettiğimiz şey merhamet oluyor. Kendi deneyimlerimiz o kadar baskın geliyor ki, bir başkasının yaşadığı sıkıntıyı küçümseyebiliyoruz. Sorunları iki taraf için de çözebilecek yöntemleri düşünmek yerine kavgaya tutuşuyoruz.
(Burada bahsettiğim tarafların ve tartışmaların “aşı” ile bir ilgisi yoktur. Aşınızı olun!)
Covid-19 Salgını Bittikten Sonra Ne Olacak?
Peki, tüm dezavantajlarına rağmen, uzaktan eğitim ve uzaktan çalışma pratiklerinin gördüğümüz faydalarını, inşallah hayırlısıyla bir Covid belasını def ettikten sonra tamamen unutacak ve eski normalimizi yakalamaya mı çalışacağız? Covid’le birlikte yükselişe geçen online teknolojilerin nimetlerinden hiç faydalanmayacak mıyız? Nasıl bir sistem ya da farklı sistemler düşünülebilir?
Affınıza sığınarak ve benim yanlışlarımı daha iyi bilenlerin düzeltmesini rica ederek birkaç önerimi sıralamak istiyorum.
Seçenekler Artırılabilir Mi?
Aklıma gelen ilk ihtimal,farklı durumda ve farklı şartlar ya da tercihlerde olan insanlara mümkün olan en fazla seçeneğin sağlanması konusunda çalışmalar yapılması. Bir doktorun ya da bir kuryenin uzaktan çalışma seçenekleri pek tabii çok kısıtlıdır. Ama birçok beyaz yakalı ve devlet dairelerinde çalışanlar ve belirli kategorilerdeki öğrenciler için farklı oranlarda yüz yüze ve çevrimiçi seçenekleri oluşturulabilir.
Bu ihtimal ilk bakışta, fizibilitesi bağlamında imkânsız gibi görünebilir. Ancak, bugün sahip olduğumuz bazı imkânların bundan beş sene evvel nasıl imkânsız göründüğünü de unutmamak lazım.
Mesele Sadece İş ve Eğitim de Değil
Bu meseleleri sadece iş-eğitim bağlamında da düşünmemek gerekiyor. Örneğin akademik konferans ve sempozyumlar da isteyenlerin fiziksel olarak, isteyenlerin çevrimiçi katılabilecekleri şekilde düzenlenebilir. Konferans salonları zamanla böyle seçeneklere imkân tanıyacak şekilde yeniden organize edilebilir.
Bu konuda bir örneği bankaların müşteri hizmetlerinden vermek istiyorum. Bazı bankalar, kendi mobil uygulamaları üzerinden görüntülü telefon görüşmeleri yapmaya başladılar. Yani isteyenler şubeye gidip yüz yüze görüşebilirken, isteyenler birçok işlemini görüntülü konuşma ile çözebiliyorlar.
Hibrit Sistemler Oluşturulabilir Mi?
Her ne kadar öncekine benziyor gibi görünse de özünde çok farklı başka bir ihtimal daha var: hibrit sistemlerin kurulması. Haftanın belli günleri yüz yüze eğitim/çalışma başka bazı günlerde ise çevrimiçi ya da belirli sorumlulukları yerine getirme usulüyle evden eğitim/çalışma sistemleri uygulanabilir.
Böyle sistemlerde adaletsiz durumlarla karşılaşan kişilere ise başka bazı teşvikler sağlanabilir. Örneğin ebeveynlerin ikisinin de hekimlik gibi uzaktan çalışmaya uygun olmayan mesleklerde çalıştığı durumlarda, yeni sisteme uygun etüt ve gündüz bakım merkezleri bu kişilerin çocuklarına indirimli ya da ücretsiz olabilir. Böyle pratik yöntemlerle mağduriyetlerin önüne geçilebilir.
Muhtemel Komplikasyonlar
Her değişim, beraberinde ayak direyenleri getirecektir. Her ayak direme de gericilik/statükoculuk değildir. İnsanlar çok haklı gerekçelerle bu çözüm önerilerine karşı çıcaklardır eminim. Ama emin olduğum bir diğer husus da şu: muhtemel tüm komplikasyonlar, uzmanlarının çalışmalarıyla ortaya konulabilecek pratik çözümlerle giderilebilir. Gelir adaletsizliği, teknolojiye erişimin zorluğu ve toplumsal barışın sağlanamaması gibi temel sorunlar da bu komplikasyonları besleyecektir. Onlar nasıl çözülebilir, inanın benim de bir fikrim yok.