Sevgililer Çağı

Mehmet Kalpaklı ve Walter Andrews'in Sevgililer Çağı Adlı Kitabı Üzerine

by Said Dağlı

Prof. Mehmet Kalpaklı ve Prof. Walter Andrews’in Sevgililer Çağı adlı kitabı üzerine düşüncelerimi ve bu kitabın neden önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. Buyrun sohbete…


Önyargılardan kaçınmak ve objektif olmak, beşerî ilimler üzerine çalışan araştırmacılar için zorlu bir mücadeledir. Osmanlı tarihi çalışanlar için ise normalden biraz daha zor olabilir. Türk toplumu geçmişine bakarken, çoğu zaman, duygusal ve romantik yaklaşır. Bu yüzden irrasyonel ve biraz da kaprisli olabilirler. Bu reaksiyon, yalnızca toplumun kendisi tarafından değil, batı merkezli ve kendinden uzak olanı marjinalleştiren modern bilim pratiği tarafından da tetiklenir. Tabuları yaratan yalnızca toplum değil, Doğu’ya Batı’nın gözlerinden bakanlar, yani Oryantalistlerdir aynı zamanda. Tüm bu klişeleri geçtikten sonra, Andrews ve Kalpaklı’nın, yukarıda bahsettiğim mücadeleye girişen kitaplarından bahsetmek istiyorum: Sevgililer Çağı.

Sevgililer Çağı, Osmanlı ve Avrupa metinlerindeki aşk ve sevgili anlayışını karşılaştıran bir eser. Özellikle Divan üzerine çalışan edebiyat tarihçileri için oldukça değerli bir kaynak. Kitabın giriş bölümünün ise, yalnızca tarihçiler ve edebiyatçılara değil, bu tarz zorlu coğrafyalar üzerinde çalışan diğer beşerî ve sosyal bilimcilere söyleyeceği şeyler var. Bu yüzden giriş bölümüne özel bir vurgu yapmak istiyorum.

Sevgililer Çağı Kitabından Bir Sinopsis

“Aramızda kapatılması güç zaman, coğrafya, kültür ya da rekabet uçurumları bulunan insanlar ve davranış biçimleri hakkında konuşurken pek çok tuzağa düşebiliriz. […] Bu tuzaklar herkes için olduğu kadar araştırmacılar için de tehlike oluşturduğundan, araştırmacıların tarifleri ve yansıtış biçimleri farklı, aşağı ve değersiz görülen grupları hâkimiyet altına almak, denetim altında tutmak, sömürmek ve dışlamak yolundaki projelere sıklıkla hizmet etmiştir. Bu yüzden, günümüz araştırmacıları bu tür tuzaklara ihtiyatla yaklaşırlar. Geçmişte bu tuzaklara nasıl düştüğümüzü yoğun bir şekilde kaleme dökmüşler; bu işe ırkçılık, özcülük, idealizm ve Oryantalizm gibi çeşitli adlar takmışlardır.”

Andrews ve Kalpaklı, bahsettikleri tuzaklardan birini örneklendirmek için, Bizanslı tarihçi Dukas’ın anlattığı bir hikâyeyi yeniden yaratıyorlar. Dukas’a göre, İstanbul’un fethinden hemen sonra İkinci Mehmet Notaras’a kentteki Rumların liderliğini teklif ediyor. Ancak sonrasında, Notaras’ın oğlu üzerine bir anlaşmazlığa düşüyorlar. Hikâyeye göre anlaşmazlığın sebebi İkinci Mehmed’in genç oğlan hakkındaki şehvani istekleri. Sevgililer Çağı’nın yazarları bizi, insanların tanımadıkları yahut sevmedikleri topluluklara, uygun görmedikleri cinsel maksat ve davranışları atfetmeye meyyal oldukları konusunda uyarıyor. Bunun üzerine, tüm bu olayların nasıl gerçekleşmiş olabileceğine ve muhtemel yanlış anlaşılmaların arkasındaki sebeplere dair retrospektif bir hikâye anlatıyorlar.

Mukaddime

Sevgililer Çağı’nın tamamını okuyacak vaktiniz yoksa dahi, giriş bölümüne göz atmanızı şiddetle öneririm. Her şeyden öte, bir akademik metnin hem bütünlük içerisinde hem de ilgi çekici bir biçimde nasıl yazılabileceği ile ilgili çok güzel bir örnek. Tarihçilerin düşebileceği tuzaklar hakkında da başvurulabilecek bir kaynak. Tabii ki eserin, Osmanlı’da ve Avrupa’da aşk ve sevgili kavramlarının alımlanışını karşılaştırmalı bir şekilde ele aldığını da unutmamak lazım.

Not: Mehmet Kalpaklı’ya, Sevgililer Çağı’nı imzalayarak bana hediye ettiği için çok teşekkür ediyorum.

Bunları Okudunuz Mu?

Yorum Bırak